13 Kasım 2013 Çarşamba

KPSS ALAN İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ DERSLERİ- ÖABT HAZIRLIK PLATFORMU




REFERENCE BİR KAVRAM İLE BU KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ VARLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİDİR

REFERENT DEDİĞİMİZ OLAYDAN KASTEDİLEN ŞEY BİR KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ KARŞILIĞIDIR. YANİ SOMUT BİR OBJEDİR.

  • Princess Diana is the referent of Rose of England.The relationship between Princess Diana and Rose of England is called reference. YANİ ARKADAŞLAR BİR KAVRAM SOMUT BİRŞEYE GÖNDERME YAPIYOR OLAY BU.

 Co-reference konusuna gelince tek bir kavramın aynı iki varlığa gönderme yapmasıdır. Mark Twain and Samuel Langhorne Clemens are co-referential as they refer to same person.

biiz ilgilendiren kısmı bbir cümle içinde prounounların neye gönderme yaptıklarını bulmak. pronounlar yani zamirler bilindiği üzere isimlerin yerini tututan sözcüklerdir. bu durumda yerine pronoun gelen sözcüğe antecedant diyeceğiz. yani asıl isim , pronoun onun yerini alıyor
o zaman bir örnek yapalım
adaline bit her lip.
john was very tired, he slept as a baby( he refers john )  John is antecedent of he.
 antecedant da bu pronoun un refer ettiği varlık

 şimdi arkadaşlar bir pronoun antecedent ile 3 şekilde uyuşmalı.  person number ve gender bakımınan. aksi takdirde pronoun -antecedant agreement a uyulmadığı için anlatım bozuklukları ortaya çıkıyor.
  • If a person wants to succeed in corporate life, you have to know the rules of the game. bu cümle doğru mu?  person agreement yok.
  • iki şekilde düzeltilebilir
  If a person wants to succeed in corporate life, he or she has to know the rules of the game. If you want to succeed in corporate life, you have to know the rules of the game

 arkadaşlar bir pronoun un kime veye neye gönderme yaptığı cümle de açık şekilde belli olmalı

* Samuel called Steve twelve times while he was in London.( evet burada pronoun un kime refer ettiği belirsiz.  he'nin samuel mi yoksa steve mi olduğu hangisine refer ettiği belli değil. )

  • Every student must have their pencils. ( evet bu cümlede de sorun numberların uyuşmamasından kaynaklanıyor.  somebody, everbody indefinite belgisiz zamir ve tekil kullanılırlar. every student their'a refer etmez her/his pencil olmalıydı. tekil oldukları için alacakları pronounlar da fiillerde tekil olur.)

  •  Incorrect: No American citizen should lose their right to vote.
    Incorrect: No American citizen should lose his right to vote.
    Corrected: No American citizen should lose his or her right to vote
  • If a person wants to succeed in corporate life, he has to know the rules of the game.  bu cümlede gender problemi var. a person (third person neutral singular). he (third person masculine singular)  her iki cinsiyet de dail edilmeli yani arkadaşlar. he/she demesi gerek...

  • After putting the disk in the cabinet, Jerry sold it.  it neye refere ediyor belirsiz disk i mi attı cabinet mi belli değil


         SENSE konusuna gelince arkadaşlar özetle bunu anlam olarak bileceğiz, bu defa kavramların gerçek dünya da temsil edilmeleri yani somut nesneler olmaları gerekmiyor. context ve anlam bütünlüğü olarak ele alın sensi çok da önemli bir konu değil.

Sense is the inherent part of an expression’s meaning that together with context, determines its referent. For example, knowing the sense of a noun phrase such as “the president of the United States in the year 2010 allows one to determine that Barack Obama is the referent.
mesela arkadaşlar gerçek dünya da somut olmayan şeylerin de senseleri olabiliyor.  unicorn tek boynuzlu at. gerçek dünyada var olmadığı halde unicorn deyince aklımızda bir şey oluşuyor.  sense bu işte.  unicorn un reference ı yok bu arada. çünkü dünya da böyle bir şey yok ama sense i var.

*** The Principle of Semantic Compositionality (Frege's Principle ): kelimelerin, söz gruplarının ve cümlelerin anlamlarının bunları oluşturan daha küçük parçalaran yola çıkarak belirlenebileceğine dayanan ilkedir.  örneğin bir cümlenin anlamını onu oluşturan söz gruplarının anlamlarından yola çıkarak anlamak mümkündür. bir kelimenin anlamını onu oluşturan morphemelerin anlamından anlamak mümkündür. peki mümkün olmadığında ne olur ?  compositionality breaks downşimdi compositionallity nin bozulduğu durumlara anamoly diyoruz arkadaşlar. anamoly semantic kurallara uyulmaması nedeniyle ortaya saçma denebilecek cümlelerin çıkması ya da herhangi bir anlam yakalanamaması durumudur. Colorless green ideas sleep furiously örneğini hatırlayalım.  bu cümleye semantic bakımdan ill- formed demiştik. anamoly de diyeceğiz artık. ambiguity bize hiç olmayacak birşey veriyor , anamoly semantic bakımdan uygunsuz ancak yine de geçerli olduğu durumlar var şiir, deyimler atasözleri metaforlar mesela.
* mesela Lewis caroll. bilinen en önemli örneği Jabberwocky. adam oturup kelimeler uydurmuş ve syntactic bakımdan doğru ancak semantic olarak hiç bir şey ifade etmeyen bu şiiri yazmış. ama şiir kelimeler anlaşılamamasına rağmen çeşitli dillere çevriliyor. non-sense şiir dediğimiz şiir türünün en önemli örneğidir. 
 *  mesela metaphorları , deyimleri ve atasözlerinin anlamları nı bir bir kelimelerden çıkarınca saçma şeyle rçıkıyor ortaya. bunlar hep anamoly oluyor işte.  the apple of my eye:  ancak benim için değerli, kıymetli gözün bebeği anlamlarına gelen bir deyim

1 yorum: