13 Kasım 2013 Çarşamba

KPSS ALAN İNGİLİZCE DERSLERİ- ÖABT HAZIRLIK PLATFORMU


semantics= anlam bilimi

semantic is the study of meaning of words, phrases and sentences...(anlam bilim)
cümlerin, kelimelerin,sözcük gruplarının ve morhepemelerin anlamlarını üzerinde çalışır
Lexical semantics: kelimelerin anlamları ve kelimeler arasındaki anlam ilişkileri ile ilgilenir Phrasal ( Sentential) Semantics: kelimeden daha büyük, cümleden kısa yapıların , yani sözcük gruplarının anlamları ile ilgilenir.
bir başka semantics çeşiti olan truth conditional semantics yani doğruluk koşullu anlam bilimi hangi koşullar altında bir cümlenin doğru ya da yanlış semantic feature bir kelimenin ne anlama geldiğimizi anlamamıza yardımcı olan ve onu diğer kelimelerden ayırt etmemizi sağlayan özelliklerdir

olarak değerlendirilebileceği üzerinde durur.
man kelimesini ele alacak olursak

adam deyince hepimizin aklına erkek, yaşını başını almış canlı gelir
işte bütün bu sıraladıklarımız man kelimesinin semantic featurelarıdır. bu özellikler sayesinde biz man in söz gelimi womandan farkını biliyoruz
kelimelerim semantic özellikleri ile ilgili tablolar oluşturmak mümkündür
girl +human, +female, -adult
bu tablolar bahsi geçen kelime ilgili özelliğe sahipse + değilse - yazılarak oluşturuluyor

Which of the following has the semantic properties given below?
+animate, +human, -female , +young
A. Boy
B. Man
C. Woman
D. Girl
E. Cat
lexical relations diyorum Çetin kelimelerin diğer kelimelerle olan ilişkileri üzerinde duracağız şimdi arkadaşlar
bu bağlamda zıt anlamlı, eş anlamlı, eş sesli vb ilişkilerden bahsedeceğiz
Synonyms le başlıyor tanım alalım hemen

yazılısları farklı anlamları aynı kelımeler
evet özetle eş anlamlalı kelimeler dir . anlamların illaki birbir aynı olması gerekmiyor. hafif bir anlam farkı olabilir
freedom/liberty, buy/purchase
buy ve purchase (satın almak demek)synonyms ama purchase satın almaya gücü yetmek.mesela ev uçak son model bir araba almak gibi yani anlam farkı olabilir aralarında

geçiyoruz antonyms konusuna
Antonyms zıt anlamlara sahip kelimelerdir.

şimdi an 6 çeşidi var antonym lerin . bunlar Gradable ,Non-gradable , Converses, Reversives,auto-antonym (contronym) ve antiautonym
şimdi bunları tek tek açalım ama unutmayın arkadaşlar sonuç olarak bunları hepsi an tonym
gradable antonyms adı üzerinde derecelendirilebilir zıt anamlı kelimelerdir. bunları bula bilmek için kelimenin comparative , superlative yapılabilip yapılmadığına bakıyoruz

örnek verelim bunlara
old-middle-aged- young
evet görüldüğü gibi old ve young zıt alamlı ancak daha yaşlı daha genç demek mümkün hatta orta yaşlı diyerek araya bir kelime eklemek de mümkün
bu nedenle gradable antonym diyoruz bunlara
non gradable antonyms araya kelime almayacak ve comparative superlative yapılamayacak
onek verelim arkadaşlar non gradable ları şöyle de test edebilirsiniz bir tanesini olumsuz yaptığınız da diğerini elde ediyorsunuz dead/alive da dead i not la yazardak not dead alive anlamına da geliyor



converses a gelince bunlara relational opposites de diyoruz
iki kelime arasında bire bir bir zzıtlıktan söz edemesekse birbirlerinin zıttı gibi algılanabilecek kelimlr evvet

anne baba, öğretmen öğrenci
reversive e geçelim mi?

reversive de yaptığımız bir eylemi geri sarmak var
bunlar g enelde eylem olmalılar

reverse kelime anlamı olarak da tersine çevirmek anlamına geliyor zaten
auto-antonyms bunlara contronym de diyoruz

çok kolay aslında bu defa tek bir kelime kendi başına zıt anlamlı oluyor
kelimenin iki anlamı var
mesela temper kelimesinin anlamlarından biri sertleştirmek, diğeri yumuşatmak

mesela terrific hem berbat hem harika anlamına gelebilir
tek bir kelime 2 anlama geliyor ve bu anlamlar zıt

antiantonym lerde durum şu , bir kelime diğerinin zıttıymış gibi görünüyor ancak değil
valuable- invaluable en güzel örneği bu durumun
Ibrahim Samed Şen bi sn örnekler buldum ravel/unravel, regardless/irregardless, radiation/irradiation, incite/excite, culpatory/inculpatory, press/depress, to/unto, part/depart, fat chance/slim chance, thaw/dethaw/unthaw, candescent/ incandescent, canny/uncanny, dead/undead, write up/write down, valuable/invaluable

biz -in prefix i bir kelimeyi olumsuz yapmak için kullanıyoruz tolerant/intolerant hoşgörülü-hoş görüsüz

ancak valuable /invaluable birbirinin zıttı gibi görünse de biri değerli diğeri paha biçilemez anlamına geliyor

bone- debone varmış mesela
kemikleri ayırmak anlamına geliyor ikisi de ancak zıt anlamlı gibi duruyorlar

Hyponym
gruba aıt olma. su yun ıcecekler grubuna aıt olması gıbı
Hyponyms anlamında daha genel br kelimenin anlamını da barından sözcüklerdir.

en genel kelimeye ne diyoruz super ordinate

örneğin pink sözcüğü için de renk olma durumunu barındırır

bu durumda daha genel bir sözcük olan color sözcüğünün hyponym diir

genellikle bir subordinate için bir den fazla hyponym bulunur. bu durumda bunların hepsine birden co-hypnoym denir

grup uyelerı bırbırlerının co hyponymıdr:)

hyponymlerin hepsi supordinate in anlamını içerir ancak bir özellikleri ile diğer hyponylerden ayrılır

mesela öğretmen süperordinate , tarih öğretmeni,ingilizce öğertmeni,matemat,k öğretmeni co hyponym

Prototype? akla gelen ilk tür
bir categorinin akla getirdiği ilk tür

kuş deyince akla ne geliyor
güvercin, serçe, kartal, akbaba geliyor

mesela arkadaşlar tavuk ve deve kuşu da kuş ailesine dahil olmasına rağmen buunlar önce aklımıza ggelmiyor değil mi
prototype için durum bu

ama ülkeden, kültüeden, bölgeden bölgeye göre değişiyordu dimi hocam prototypes lar?

bazı kuşlar diğerlerinden daha kuş -some birds are birder than the others
cümle efsanedir aklınızda bulunsun
meronym partyonymy olarak da bilinir
bir bütünü oluşturan parçalardır
örneğin yüzümüz bir bütünse ağzımız, alnımız gözlerimiz vs bir araya gelerek voltranı oluşturur
bir ağaç bütünse yapraklar dalllar ve gövde bunun parçalarıdır
meronym bu ilişkiye verilen addır
geldik metonymy ye bunu edebiyattan hatırlamanız lazım

metonymy bir kavramın ya da nesnenin vs. kendi dıyla değilde kendisi ile ilişkilendirilmiş başka bir kavramla ifade edilmesidir.

collocation a gelelim Çetin birlikte kullanılan kelimeler bunlar arkadaşlar bir collocation iki ya da daha fazla kelimden oluşur
bu kelimeler birlikte kullanılırlar
collocationların çoğu öğreniliyor arkadaşlar ezber gerektiren cinsten

neden meke homework demiyoruz da do homework diyoruz
corpus linguistics tanımı yapalım o zman

arkadaşlar corpus linguistics gerçek konuşmaları alıp bilgisayar ortamına kaydediyor . sonra bu kaydedilnleri inceleliyor

bilgisayar üzerinde yapılan bir çalışma

Kelimeler hangi kelime ve prepositionlarla ve nasıl yapılarla tenselerle kullanılır corpusta görebiliyoruz.

bir dilde en sık kullanılan kelimeler neler, bunlardan hangileri bir cümlede sıklıkla yanyana bulunuyor gibi

geldik homophones ve homonym konusuna
homophones yazılışları farklı okunuşları aynı olan kelimelerdir
To/too/two üçü de aynı okunur ancak anlamları ve yazılışları farklıdır

  meat/meet



. beet, beat 2. through, threw 3. ate, eight 4. read, red 5. reed, red 6. tee, tea 7. see, sea 8. led, lead 9. their, there 10. weight, wait
11. too to two 12 sail , sale 13. ant aunt 14 right write 15 there their they're


homonymys konusuna gelince yazılışları ve okunuşları aynı ancak anlamları farklı kelimelerdir
Pupil (at school) – pupil (in the eye)


geçen senede çok tartışma konusu olmuştu

kaynak hymonyms leri ve homophone ları birbirinden ayırmıyor

biz ayır ayrı ne oldukları gördük ancak mesela Pupil (at school) – pupil (in the eye) örneği bir soruda soruldu ve şıklarda homonym yok

duruma şaşırmıyoruz homophone varsa onu işaretliyoruz

Mine is a long and a sad tale!" said the Mouse, turning to Alice, and sighing.
"It is a long tail, certainly," said Alice, looking down with wonder at the Mouse's tail; "but why do you call it sad?" And she kept on puzzling about it while the Mouse was speaking
bunu hatırladınız mı

anlam karmaşına yol açan lexicaal relation ne

tale- tail yazılışları farklı okunuşları aynı
homophones

polysemy konusuna geçelim

bir kelimenin birden çok anlamı olacak ve bu anlamlar birbiriyle alakalı olacak
the face of the book,his face deki faceler polysmy bir noktada yüz anlamında kitabın yüzü,onun yüzü
anlamlar birbirinden çok uzaklaşmayacak polysemyde
homonym de anlamlar tamamen farklıydı

bu ayrıma dikkat edelim
homonymy ile ilgili bir dip not
homonyler ambiguity e yol açabilirler arkadaşlar

he went to the bank . bankaya mı yoksa deniz kenarına mı gitti ?
lexical ambiguity deniyor buna ve kesinlikle synatactic ambiguity le karıştırılmamalı
bir kelimenin birden çok anlama geldiği durumlarda oluşuyor lexical ambiguity
anlam olarak çok saçma bir cümle yazarsak ancak bu sümle yapı bakımndan kurallara uyarsa semantic am biguity
Colorless green ideas sleep furiously. bunlara semanticall ill formed diyoruz bakın cümlede diziliş bakım ından bir sorun yok
ancak bir şey hem yeşil olup hem nasıl renksiz olur

bu cümle kendi başına semantic olarak yanlış

ancak böyle bir cümlenin yine de mümkün olduğu bir yer var o da şiir
thematic ya da semantic roles

Agent eylemi yapan kişidir yani doer
agent,theme,experiencer,ınsturment,locatiıon,goal hareket bildiren fiilleri yapan kişi yani özne
jake ate the beans


themem eyleme katılan yada eylemden etkilenen kişi ya da nesne

wind blew the ball away.. burdali the wind agent yani özne olması için illa insan olması gerekmez
agent işi yapan, theme işten etkilenen
jack ate the beans cümlesinde agent ve theme neler kake agent, the beans theme bence

experiencer nedir peki hareket bildirmeyen fiillerle kullanılan özne
duyusal bir durumu tecrübe edecek kişi
Instrument eylemi gerçekleştirmek için kullanılan araç
instrumentta eylemi gerçekleştirirken kullanılan şey.meswela: Jamie cut the ribbon with a pair of scissors
they must have used indelible ink. İndellible link bırada instrument
burada da with yok ancak yine indeliable ink instrument
önemli olan eylemin ne ile yapıldığı
location nedir ? Yeri bildiriyor. I am in Ankara daki Ankara location
source u eylemin çıkış noktası olarak düşünün

eylemin kaynağı ne
nereden hareket ediliyor from burda bize yardımcı olacak kelime

Özer hocam source da from var yani den dan anlamı katarak evden ondan bundan

goal da to var e a anlamı var okula eve işe...
from la başlayan kelimeler mi source? evet genelde

evden ayrıldım okula vardım.ev:source okul:locatıon dıyebılırmıyz?
hayır okul goal oluyor

eylemin varış nıoktasıdır goal
bakın hocam hakereket var zaten cümlenin kendisinde

bir yerden ayrılıp bir yere varılıyor

location da biraz daha sabit yer
locatıon u da -de,-da ekıyle ayırabılırmıyz cumlede

duvarda resım gordu .duvarda :locatıon oluo da ekı var dıye?
olabilir

from -den sourceo için to da goal için kullanılıyor

to da yönelme
from da çıkma ayrılma durumları var
benefactor nedir Beneficiary de deniyor
eylemin yararına yapıldığı kişidir
for kelimesi yardımcı olabilir bulmamıza
She baked a cake for her mother
for her mother benificiary

KPSS ALAN İNGİLİZCE ÖĞRETMENLİĞİ DERSLERİ- ÖABT HAZIRLIK PLATFORMU




REFERENCE BİR KAVRAM İLE BU KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ VARLIĞI ARASINDAKİ İLİŞKİDİR

REFERENT DEDİĞİMİZ OLAYDAN KASTEDİLEN ŞEY BİR KAVRAMIN GERÇEK DÜNYADAKİ KARŞILIĞIDIR. YANİ SOMUT BİR OBJEDİR.

  • Princess Diana is the referent of Rose of England.The relationship between Princess Diana and Rose of England is called reference. YANİ ARKADAŞLAR BİR KAVRAM SOMUT BİRŞEYE GÖNDERME YAPIYOR OLAY BU.

 Co-reference konusuna gelince tek bir kavramın aynı iki varlığa gönderme yapmasıdır. Mark Twain and Samuel Langhorne Clemens are co-referential as they refer to same person.

biiz ilgilendiren kısmı bbir cümle içinde prounounların neye gönderme yaptıklarını bulmak. pronounlar yani zamirler bilindiği üzere isimlerin yerini tututan sözcüklerdir. bu durumda yerine pronoun gelen sözcüğe antecedant diyeceğiz. yani asıl isim , pronoun onun yerini alıyor
o zaman bir örnek yapalım
adaline bit her lip.
john was very tired, he slept as a baby( he refers john )  John is antecedent of he.
 antecedant da bu pronoun un refer ettiği varlık

 şimdi arkadaşlar bir pronoun antecedent ile 3 şekilde uyuşmalı.  person number ve gender bakımınan. aksi takdirde pronoun -antecedant agreement a uyulmadığı için anlatım bozuklukları ortaya çıkıyor.
  • If a person wants to succeed in corporate life, you have to know the rules of the game. bu cümle doğru mu?  person agreement yok.
  • iki şekilde düzeltilebilir
  If a person wants to succeed in corporate life, he or she has to know the rules of the game. If you want to succeed in corporate life, you have to know the rules of the game

 arkadaşlar bir pronoun un kime veye neye gönderme yaptığı cümle de açık şekilde belli olmalı

* Samuel called Steve twelve times while he was in London.( evet burada pronoun un kime refer ettiği belirsiz.  he'nin samuel mi yoksa steve mi olduğu hangisine refer ettiği belli değil. )

  • Every student must have their pencils. ( evet bu cümlede de sorun numberların uyuşmamasından kaynaklanıyor.  somebody, everbody indefinite belgisiz zamir ve tekil kullanılırlar. every student their'a refer etmez her/his pencil olmalıydı. tekil oldukları için alacakları pronounlar da fiillerde tekil olur.)

  •  Incorrect: No American citizen should lose their right to vote.
    Incorrect: No American citizen should lose his right to vote.
    Corrected: No American citizen should lose his or her right to vote
  • If a person wants to succeed in corporate life, he has to know the rules of the game.  bu cümlede gender problemi var. a person (third person neutral singular). he (third person masculine singular)  her iki cinsiyet de dail edilmeli yani arkadaşlar. he/she demesi gerek...

  • After putting the disk in the cabinet, Jerry sold it.  it neye refere ediyor belirsiz disk i mi attı cabinet mi belli değil


         SENSE konusuna gelince arkadaşlar özetle bunu anlam olarak bileceğiz, bu defa kavramların gerçek dünya da temsil edilmeleri yani somut nesneler olmaları gerekmiyor. context ve anlam bütünlüğü olarak ele alın sensi çok da önemli bir konu değil.

Sense is the inherent part of an expression’s meaning that together with context, determines its referent. For example, knowing the sense of a noun phrase such as “the president of the United States in the year 2010 allows one to determine that Barack Obama is the referent.
mesela arkadaşlar gerçek dünya da somut olmayan şeylerin de senseleri olabiliyor.  unicorn tek boynuzlu at. gerçek dünyada var olmadığı halde unicorn deyince aklımızda bir şey oluşuyor.  sense bu işte.  unicorn un reference ı yok bu arada. çünkü dünya da böyle bir şey yok ama sense i var.

*** The Principle of Semantic Compositionality (Frege's Principle ): kelimelerin, söz gruplarının ve cümlelerin anlamlarının bunları oluşturan daha küçük parçalaran yola çıkarak belirlenebileceğine dayanan ilkedir.  örneğin bir cümlenin anlamını onu oluşturan söz gruplarının anlamlarından yola çıkarak anlamak mümkündür. bir kelimenin anlamını onu oluşturan morphemelerin anlamından anlamak mümkündür. peki mümkün olmadığında ne olur ?  compositionality breaks downşimdi compositionallity nin bozulduğu durumlara anamoly diyoruz arkadaşlar. anamoly semantic kurallara uyulmaması nedeniyle ortaya saçma denebilecek cümlelerin çıkması ya da herhangi bir anlam yakalanamaması durumudur. Colorless green ideas sleep furiously örneğini hatırlayalım.  bu cümleye semantic bakımdan ill- formed demiştik. anamoly de diyeceğiz artık. ambiguity bize hiç olmayacak birşey veriyor , anamoly semantic bakımdan uygunsuz ancak yine de geçerli olduğu durumlar var şiir, deyimler atasözleri metaforlar mesela.
* mesela Lewis caroll. bilinen en önemli örneği Jabberwocky. adam oturup kelimeler uydurmuş ve syntactic bakımdan doğru ancak semantic olarak hiç bir şey ifade etmeyen bu şiiri yazmış. ama şiir kelimeler anlaşılamamasına rağmen çeşitli dillere çevriliyor. non-sense şiir dediğimiz şiir türünün en önemli örneğidir. 
 *  mesela metaphorları , deyimleri ve atasözlerinin anlamları nı bir bir kelimelerden çıkarınca saçma şeyle rçıkıyor ortaya. bunlar hep anamoly oluyor işte.  the apple of my eye:  ancak benim için değerli, kıymetli gözün bebeği anlamlarına gelen bir deyim

Motivasyon, Güdüleme, Yönetim, Başarı, Problem Çözme




1-Bir spor takımı veya bir askeri birlik nasıl motive edilir?


Benim fikrime göre öncelikle ortak bir hedefe doğru çabalayan bir grup insan bir takım olarak motive edildikleri zaman en iyi şekilde çalışırlar. Takım ruhu, arkadaşlık, elbirliği ile bir hedef oluşturma ve bu hedefi beraberce yakalama isteği bir spor takımı veya askeri birlik için güçlü motive edicilerdir.
Bir spor takımını ele aldığımızda fiziksel ve zihinsel olarak hazır olan bir takım motive edilebilir. Bu yüzden öncelikle takımdaki oyuncuların fiziksel ve zihinsel sorunları göz önünde bulundurulmalıdır. Takımları motive etmek için birkaç altın kural vardır:
Ø  Takıma çalıştırmak yerine, takımınızla beraber çalışmak.
Ø  Bir takıma yaklaşımlar metotlardan daha güçlü motive edicidir.
Ø  Otoritenizi ne zaman, nasıl kullanacağınızı bilmek önemlidir.
Ø  Disiplin insanları kabul edilmiş prensiplere dayanan ahenk içinde davranmaya götürür
Ø  Diğer insanların tavsiyelerini, tekliflerini, fikirlerini göz önünde bulundurmalı fakat kararları kendiniz vermelisiniz.
Ø  Motive eden olarak her zaman bilgilerinizi artırmalısınız.
Ø  Hatalara belli bir seviyede izin vermelisiniz. Çok otoriter olmak baskı, stres ve korku getirir.
Ø  İlk etapta mükemmelleri aramak yerine mükemmele ulaşmak için takımla birlikte çalışmalısınız.
Ø  Takım başarısı yeterli hazırlığın ve cesur hareketlerin sonucudur.
Ø  Kaybetmemek için takımın zaaflarını öğretmelisiniz.
Ø  Takımı motive ederken kaybetmekten korkulmamalıdır.
Ø  Başarısızlıklar, başarılardan daha öğreticidir.
Takımdaki bireylere karşı yapılan davranışlar ve sözler takım oyuncularını etkiler. Onları motive etmek istiyorsanız, onların ne hissettiklerini ve istediklerini göz önünde bulundurmalısınız. Katı ve çok otoriter olunmamalı bunun yanında disiplini de elden kaybetmemelisiniz. Sadece kazanmak amaçlı yaklaştığınızda takım oyuncuları bunu hisseder ve maç esnasında hata yapmaya başlarlar. Onlara güvendiğinizi dile getirin ve onlara motive edici konuşmalar yapın. Bir takım fiziksel ve zihinsel hazırlığın yanında güzel bir motive edici konuşmaya da ihtiyaç duyacaklardır.
Başarı sadece motivasyona değil aynı zamanda sabır ve toleransa da ihtiyaç duyar.


2- Üniversite giriş sınavlarına hazırlık aşamasında öğrenciler nasıl motive edilebilir?


Sınava hazırlanan öğrencilerin öncelikle bir ideale sahip olması gerekmektedir. Örneğin; Ben hayattan ne bekliyorum? Nasıl bir üniversite kazanmak istiyorum? Ne okumak istiyorum? Ve öğrencinin bir meslek hayali olması gerekiyor. Sadece sınava odaklanmak ya da üniversiteye odaklanmak öğrenciyi sınav için motive etmez.
Sınava girecek öğrencilerin sınavdan önce ne konularda eksiğim, nerelerde hata yapıyorum gibi hususlarda kendini bilmeli ve taktik ve strateji belirlemelidir. Bize düşen görev öğrencileri motive ederken;
ü  Olumsuz geri bildirimlerden kaçınmak.
ü  Öğrencilere negatif yönde etkiye-tepki olsun diye motive etmeye çalışmamak.
ü  Sınava girecek öğrenciye çalış, çalış, çalış diye baskıda bulunmamak.
ü  Öğrenciye güvendiğiniz duygusunu hissettirmek.
ü  “Sen elinden geleni yap, sonuç ne olursa olsun biz senin yanındayız” gibi telkin edici sözler öğrencinin sınav stresini azaltacaktır.
ü  Çalışma sonucunda bir ödül belirleme de motivasyona katkı sağlar.
ü  Öğrencinin potansiyeli bilinmeli ve aşırı beklentilere girilmemelidir. Bu öğrenci üzerinde stres yaratır.
ü  Eleştirilmesi gereken durumlarda eleştirin, ancak yargılayıcı olmamak.
ü  Huzurlu bir ortam yaratmak
ü  Ders çalışma davranışını önemsemek
ü  Karşılaştırmalardan uzak durmak, başkasının çocuğunu örnek göstermemek.
Birçok öğrenci üniversiteye girememe durumunda anne ve babalarının kendilerine yönelik sevgi ve güvenlerini kaybedeceklerini düşünmektedirler. “Başarılı olursam beni daha çok severler” düşüncesine öğrencilerimizde rastlanmakta. Öğrenciyi koşulsuz sevdiğinizi hissettirmelisiniz.

3- Nasıl bir sınıf ortamı ve yönetimi öğrencileri motive edebilir?


Eğitimde istenilen verimin elde edilebilmesi için olumlu bir sınıf ortamının yaratılması ve yönetiminde motive edici olması öğrenciler için başarıyı getirecek unsurlardandır. Öncelikle sınıfların fiziksel şartları öğrencilerde büyük etkiler yaratabilir.
FİZİKİ ŞARTLAR: Motivasyonu artırmak istediğimiz bir sınıf ortamı oluşturmak için öncelikle sınıfın fiziki şartların da düzgün olması gerekir. Bu şartlar;
Öğrenci Sayısı: Öğrenci sayısının çok olduğu bir sınıfta öğretimde bulunmak zordur.İdeal öğrenci sayısı sınıf düzeyine, dersin konusuna, kullanılan öğretim yöntemlerine, öğretmenin öğretmenlik beceri ve yeteneklerine göre değişebilir. Sakin sınıflar öğrenciye ders çalışma olanağı ve öğretmenle daha çok iletişime geçmeyi sağlar.
Yerleşim Düzeni: Başarılı bir yerleşim düzeni, sınıf içi etkileşimi ve öğretimi olumlu yönde tekliler. Kaynakları kolaylaştırır. Bunun için öğrencilerin birbirini ve öğretmenlerini rahatça görebilmelerine dikkat edilmelidir.
Isı, Işık, Renk: Isı, öğrencilerin derse yönelik konsantrasyonunda etkili iken ışık, insan psikolojisi üzerinde etkili olan önemli bir fiziksel değişkendir. Sınıfta, iyi renk uyumunun sağlanması da göz estetiği ve zihinsel etkinlik açısından uyarıcı etkiler yaratabilir. Bu nedenle, öğretmenin mutlaka bunlara dikkat etmesi gerekir.
Gürültü: Öğretmen-öğrenci etkileşimini olumsuz yönde etkileyen bir değişken olan gürültü, derse yönelik ilgi ve dikkat kaybı gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkar. Huzurlu bir öğretim ortamının sağlanması için öğretmen öğrencilerin ilgi ve dikkatlerini her durumda uyanık tutmalıdır
Temizlik: Temizlik alışkanlığı kazanmak, öğrencilerin gelişimi için gereklidir. Bedensel temizliğin önemini kavrayan öğrencinin aynı duyarlılığı çevresi için de göstermesi çok doğal bir tepkidir.
Görünüm: Sınıftaki eşyaların uyumlu ve amaca uygun olarak yerleştirilmesi gereklidir. Uygun bir görünüm öğrenciyi olumlu yönde etkiler ve öğrencinin seçici bir kişilik kazanma bilinci geliştirmesine de katkıda bulunur
Sınıfta olması gereken kurallar vardır. Kuralsız, başı boş bir sınıf dağınıklığı ve gürültüyü getirir fakat öğretmen ya da yönetici sınıfla ilgili kural alırken;
ü  Kurallar belirlenirken, öğrencilerin görüşleri alınmalıdır. Öğrenciler kendi koydukları kuralları daha kolay benimserler.
ü  Kural sayısı çok fazla olmamalıdır. Kurallar belirlenirken sınıf düzenini en çok bozan davranışlar göz önünde bulundurulmalıdır.
ü  Öğrencilere kuralların neden önemli olduğu ve bu kurallara uymanın kendileri için yararları anlatılmalıdır.
Ø  Öğretmen öğrencileri, ders anlatırken ve çalışırlarken sürekli izlemelidir.
Ø  Bu nedenle öğretmen gözleri ile sınıfın tümünü kontrol altında tutmalı, gezinirken ders anlatmalı ve öğrencilerin tümünü görebileceği yerlerde oturmalıdır. Öğrencileri izlerken bir sorun ortaya çıktığı zaman büyümesine izin vermeden hemen durdurmalıdır.
Ø  Sınıfta sıkı-etkin, kendisine sunulan öğretim materyallerinden hoşlanmayan öğrenciler doğal olarak kendilerini oyalayacak başka etkinliklere yöneleceğinden, öğretim etkinliklerini çekici hale getirmelidir.
Ø  Öğrencinin gösterdiği olumsuz davranışın nedenini düşünülmelidir.
Ø  Öğrenci merkezli öğretim yöntemlerini tercih edilmelidir.
Ø  Akademik yetersizliği nedeniyle olumsuz davranışta bulunan öğrenciye, mükemmel olmasını beklememeli ve motive edici konuşmalıdır.
Ø  Olumsuz ve kırıcı davranışı olumlu ve yapıcı davranışlara yönlendirilmelidir.
Ø  Olumsuz davranışta bulunan öğrenciyi, sevdiği ve hoşlandığı çalışmalardan, etkinliklerden mahrum bırakılmamalıdır.

Sınıf Yönetimi




1-İyi yönetilen bir sınıfın özellikleri nelerdir?


İyi yönetilen bir sınıf düşündüğümüz de öğretmenin öğrencisine sevgiyle, saygıyla yaklaşan bir tutum içerisinde olması gerekir. Öğretmenin öğrencilere karşı katı otoriter bir yapı içerisinde olmaması, öğrencilerin öğretmeninden korkmamalıdır. Önce sınıfı, okulu ve dersi sevdirmesi, öğrencisine güvenmesi, sınıf adına alınacak kararlarda öğrencilerine danışması gibi tutumlar içerisine giren bir öğretmenin sınıftan büyük olasılıkla pozitif dönütler alacaktır.
Ø  İyi yönetilen bir sınıfta öğrenciler içten güdülenir ve başarılı olurlar.
Ø  Etkili ve verimli bir sınıf yönetimi öğrencinin sosyal, kültürel, bireysel ve demokratik yönden gelişimine katkı sağlar. Kazanılan bu katkılar gelecek yaşantılara da yansır.
Ø  İyi yönetilen bir sınıfta öğrenci zamanı etkili bir şekilde kullanmaya başlar, okula gelmeme gibi huylarından vazgeçer ve okula severek isteyerek gelir.
Ø  Öğrenciler motive olur.

2-Öğretmenlerinizin telefonunu biliyor musunuz? Mesaj çektiniz veya konuştunuz mu?


                Dersini sevdiğim öğretmenlerimin telefon numaralarını isterim ve aradan yıllar geçse de onları hatırlar ve ararım. Evet, ilkokul öğretmenlerimden, lise öğretmenlerime ve şuan bulunduğum üniversitedeki öğretmenlerin bir kaçı da dâhil numaraları bende bulunmaktadır. Hayatımda yaşadığım öğretmenim ve aramdaki konuşmaları iki örnekle belirtmek istiyorum.
İlk olarak üniversite de Approaches diye bir dersimin notunun beklediğim gibi gelmediğini gördüm ve o dersin öğretmeninin numarası bende vardı ve öğretmenime mesaj attım ve sorunumu dile getirdim. Karşılıklı mesajlaştıktan sonra sorunum çözüldü.
Bir diğeri liseden ayrılalı 4 sene olmuştu sanırım 2012 yılıydı. Bir bilmediğim numara beni arıyor, açtım lisedeki Almanca öğretmenim Semih Beydi ve halimi hatırımı soruyordu. Ben öğretmenlerimi aradığım gibi onlarda zaman zaman beni ararlar.

3-Öğretmenlerinize hiç mektup yazdınız mı, neden?


                Öğretmenime hiç mektup yazmadım maalesef. Küçük bir İlçede yaşıyordum ve ilkokulum, lisem hep aynı yerdeydi. Öğretmenlerim ile aynı memlekettendik. Ve günümüz teknolojisi sayesinde mektup yerine telefonla ya da bilgisayar aracılığıyla ulaşmak günümüzde insanlara daha kolay ve çabuk geliyor.

4-Sınıf yönetimi bakımından hatırladığınız en iyi ve en kötü öğretmen tipleri ve davranışları


En iyi öğretmenim lise hazırlık sınıfında İngilizce dersine gelen Emel Hanımdı. Çok ödev vermesine her dakikasını dersle geçirmesine rağmen ki genelde öğrencilerin pek hoşlanmadığı bir öğretmen modelidir bize hep güler yüzlü, enerjik ve motive eden bir yaklaşım içerisindeydi. Sadece 1 sene bizim dersimize girdi ve sonra tayini kendi memleketine çıkmıştı. Öğretmen eğlenceli enerjik olduğunda ve öğrencinin derdini sıkıntısını anlayabildiğinde ders 5 saat sürmüş çokta önemli değildi bizim için. Bize saygıyla ve sevgiyle yaklaşırdı. İsimlerimizle hitap eder, sınıfla ilgili problemlerde bize danışır ve gerçekten benmerkezci birey değildi.
En kötü öğretmen modeli yine lisede ki müdüre hanımdı. Çok otoriter, disiplinli, gülmeyen, sert bakışlı, öğrenciyi korkutan bir kadındı. Fizik dersi kendi branşıydı ve hem fizik dersinin zorluğu hem de kadının korkutucu otoritesi bize pek yarar sağlamadı açıkçası. Hatta kendisi eğitimde dayak olsun savunucusuydu. Haliyle kötü bir öğretmen modeliydi.

5-Sınıfta “sorunlu” öğrenci kimdir ve “sorun” olan nedir?


Sorunlu öğrenci dersle ilgisi olmayan, öğretmenle iletişimi kopmuştur. Sınıfta gelişi güzel davranışlar sergileyen öğrencidir. Utangaç, içine kapanık ve derse katılamayan öğrencilerde sorunlu öğrenci olarak tanımlanabilir. Bunun tam aksi olarak öğrenci sürekli konuşan, her şeyi ben biliyorum havasına giren ve sürekli şikâyet etmesi de bir sorundur. Sürekli itiraz eden ve sınıfı oyalayan, hırçın, kavgacı ve arkadaşlarına düşmanca yaklaşan öğrencide bu tanıma uymaktadır.
Sorun öğrencinin sosyal-kültürel konumu olabilir. Öğrencinin ekonomik durumu bir sorun oluşturabilir. Rehberlik gerektiren davranışlar ve problemler yaşayabilir. Fiziksel ya da mental bir rahatsızlığı olabilir. Ailevi problemler öğrenci için bir sorun teşkil edebilir.

KPSS ALAN İNGİLİZCE DERSLERİ BÖLÜM 1 ÖABT HAZIRLIK PLATFORMU



FUNTIONAL CATEGORIES
şimdi functional categroy içinde ; determiners, auxiliary i alacağız. determiner üçe ayrılıyor: article, demonstratives , quantifiers. articles: a, an, the. demonstratives; that, these, this, those. quantifiers, a few, several, many some, each, every vs.. ancak bu üçü birden lortak olarak determiner adıyla bilinir. auxilary e gelince ; is, am, are, has, have, had, was, were , ve modals. modals ın içinde ; can, could, may, might, shall, should , must vs...

phraselerin aksine clauseların subject ve verbleri vardır. clauseları dependent ve indepent olarak 2'ye ayırıyoruz. independent clause lara aynı zaman da simple sentences diyoruz. tek başlarına anlamlı olarak bir düşünceyi ifade edebiliyor lar. üçüncü bir adla da main clause dur bunlar. dependent clauselar adları üstünde bi yerlere bağımlıdır. bir başka cümleye bağlanmazlarsa eğer anlamsız görünürler bunlara subrodinate de deniyor. simple sentence a bir örnek verecek olarak : I read the book. compound sentence: iki independent clause un (simple sentence ın9 coordinating conjuctions ile birbirine bağlanmasıyla oluşur. coordinating conjuctions ı FANBOYS kodlamasıyla aklımızdda tutabiliriz. coordinating conjuctions: And, but, for, nor, or, so, yet. I speak English and my friend speaks Italian gibi. independent clause ( ya da simple sentence ) bir bağlaç ile birbirine bağlanmış.

complex sentence a gelince bu defa dependent clause ları bir independent sentence a bağlayacağız. bu yapıla daha ziya subordinating conjunctions kullanılıyor. I went to the party after she came. I saw him when I was driving a car. As soon as I saw her, I began to cry. burda I began to cry independent. As soon as I saw her dependent.

bir de compound- complex sentence lar var. bu defa 2 tane independent (daha çok da olabilir9 bir ya d a daha fazla dependent clause olacak. Although I like to go camping, I haven't had the time to go lately, and I haven't found anyone to go with. Although I like to go camping: dependent. haven't had the time to go lately: independent. I haven't found anyone to go with.: independent.

LANGUAGE, HISTORY & CHANGE

UNIT 19 : LANGUAGE, HISTORY & CHANGE 
Languages are believed to be descendants on the basis of similar features existing in records. 
Family Tree 
Historical study of languages is described as philology. These studies incorporated the notion that this was the original form (proto) of a language which was the source of modern languages in the Indian-sub-continent (Indo) and in Europe (European). Pro-Indo-European was established as the great-grandmother of many modern languages. (German,Italian,English). There are about 30 such language families which have produced the more than 4000 languages in the world. In terms of numbers of speakers, Chinese ( 1 billion ), English ( 350 million ), Spanish ( 300 million ), Hindi ( 200 million ) and Arabic & Russian ( 150 million ) are used in the world. But English is more widely used one of all. 
Family Relationships 
Language groups in a language familya re related. So Indo-European languages are related to each other. One way to see the relationships more clearly is by looking at records of an older generation from which the modern languages developed. The fact that close similarities occur ( especially in the pronounciation of the forms ) is good evidance for proposing a family connection. 
Cognates 
Within groups of relate dlanguages, we often find close similarities in particular sets of terms. A cognate of a word in one language is a word in another language which has a similar form and is used with a similar meaning. 
True Cognates : Radio, Television, Empathy 
False Cognates : Apartment, Sympathetic 
Comparative Reconstruction 
The aim of this procedure is to reconstruct what must have been the original or proto form in the common ancestral language. In carrying out this procedure, there are some general principles: 
The Majority Principle : If in a cognate set, 3 forms begin with a [p] sound and one form begins with [b] sound, the majority have retained the original sound [p]. 
The Most Natural Development Principle : It’s based on the fact that certain types of sound-change are very common, whereas others are extremely unlikely. 
Types of sound change : 
1- Final vowels often disappear ( cavallo-caval )
2- Voiceless sounds become voice between vowels ( mube-mupe )
3- Stops become fricatives ( under certain conditions ) ( cavallo-cheval )
4- Consonants become voiceless at the end of the words 
Language Change 
Written forms from an older period of a language may not bear any resemblance to the written English to the written English to be found in our daily newspaper. Languages undergo some substantial changes through time. Historical development of English is usually divided into three periods : 
Old English ( 7th-11th century ) : The primary sources for English languages were the Germanic languages spoken by a group of tribes from northern Europe who invaded the British Isles in the 5th century AD. These tribes were Angles, Saxons and Jutes from the 6th to 8th century, there was a period in which these Anglo-Saxons were converted to Christianity and a number of terms from the language of religion, Latin, came into English at that time. From the 8th century through the 10th century, Vikings and their language, old Norse, came to setle in, parts of the coastal regions of Britain. 
Middle English ( 12th-16th century ) : This period starts with the arrival of the Norman French in English in 1066. These French-speaking invaded proceeded to take over the whole of England. They became the ruling class, so that the language of nobility, the government, the law and civilized behaviour in England fort he next 2 hundred years was French. In the late 14th century, it has changed substantially from Old English but several changes were yet to take place before the language took on its modern form. Borrowed words, external changes and internal changes can be noted in the development of English. 
Sound Changes 
One of the diffrences between the Modern English and the Middle English is in quality of vowel sounds. ( Long vowels are shortened ) . Some sounds disappeared from the general pronounciation of English ( /x/ in (nixt) nicht 
The change known as “Metathesis” involves a reversal in position of two adjoining or non-adjoining sounds. 
e.g. acsian-ask
bridd-bird
waeps-wasp
frist-first 
Another change involves three addition of a sound to the middle of a word which is known as “Epenthesis”. 
e.g. aemtig-empty
spinel-spindle 
Another change involves the addition of a sound to the beginning of a word and is called “Prothesis”. 
e.g. schola-escuela
Spiritus-espiritu 
Syntactic Changes 
In Old English, we can find a number of different orders which are no longer possible. For ex. Subject can follow the verb and the object can be placed before the ver bor at the beginning of a sentence. Double negative construction was also possible. We can also the loss of a large number of inflectional affixes from many parts of speech. 
Lexical Changes 
Modern English differs lexically from Old English in the number of borrowed words, particularly from Latin and Grek. Some words are no longer in general use in Modern English since we no longer need those things. Broadening is kind of lexical change in which a word which carries a specific meaning is used as a general term. ( Holy day- Holiday ) Reserve process is called Narrowing. A word which is used as a general term become restricted to only some specific things. ( meat – any food meat – a specific food ) 
The Process of Change 
Changes are gradual and difficult to discern while they are in progress. Major social changes, wars,invasions and cultural transmission can be linked to language change. Each new language-user has to recreate for himself the language of the community. There is also occasional desire to be different.
UNIT 20 : LANGUAGE VARIETIES 
a- The Standard Language 
Standard English is the variety which forms the basis of printed English in newspapers and books, which is used in the mass media and which is thought in schools. It is more easily described in terms of the written language than the spoken language. 
b- Accent & Dialect 
Accent is the description of aspects of pronounciation which identify where an individual speaker is from, regionally or socially. 
Dialect describes features of grammar & vocabulary, as well as aspects of pronounciation. 
c- Regional Dialects 
Some regional dialects clearly have stereotyped pronounciations associated with them. The informants in many dialect surveys tended to be NORMS, or non-mobile, older, rural, male speakers. Such speakers were selected because it was believed that they were less likely to have influences from outside the region in their speech. 
d- Isoglosses & Dialect Boundaries 
Isogloss is the line which represents a boundary between the areas with regard to that one particular linguistic item. ( e.g. paper bag / paper sack ) 
Dialect Boundary is a more solid line of a number of isoglosses. 
e- The Dialect Continuum 
Isoglosses and dialect boundaries don’t have sharp breaks from one region to the next, they exist along a continuum. 
Speakers who move back and forth across tis border, using different varieties with some ease, may be described as bilialectal. 
f- Bilingualism 
People who know two district languages are called bilinguals. Bilingualism can be resulted from political, social or individual. 
g- Language Planning 
Government, legal and educational bodies in many countries have to plan which varieties of the language spoken in the country are to be used for official business. 
Language planning has five steps : 
1- “ Selection “ : Choosing an official language.
2- “ Codification “ : Basic grammars, dictionaries and written models used to establish the standard variety.
3- “ Elaboration “ : The standard variety being developed for use in all aspects of social life and the appearance of a body of literary work written in the standard.
4- “ Implementation “ : Government encourages use of the standard.
5- “ Acceptance “ : When a substantial majority of the population have come to use the standard as the national language, not only social, but also national identity. 
h- Pidgins & Creoles 
A pidgin is a variety of a language ( e.g. English ) which developed for some practical purpose ( e.g. trading ). The English Pidgins are characterized by an absense of any complex grammatical morphology and a limited vocabulary. E.g. : plural – s and possessive – ‘s are very rare in the English Pidgins. 
e.g. : Functional morphemes often take the place of inflectional morphemes found in the source language. 
( instead of your they use belong you ) 
Your book = buk bilong yu 
When a Pidgin develops beyond its role as a trade language and becomes the first language of a social community, it is described as a Creole. A Creole develops as the first language of the children of Pidgin speakers. Creoles have large numbers of native speakers and are not restricted at all in their uses. 
ı- The Past Creole Continuum 
“ Creolization “ : Development from a Pidgin to a Creole.
“ Decreolization “ : Development from a Creole to a variety that is closer to the external standard models.
The more basic variety is called “ basilect “ .
The variety closer to the external model is “ Acrolect “ .
Between these two there’s a range of different varieties : “ Mesolects “.
This is called the Past-Creole Continuum.
UNIT 21 : LANGUAGE, SOCIETY & CULTURE 
A speech community is a group of people who share a set of norms, rules and expectations regarding the use of language. Investigating language from this persective is known as “ Socio linguistics “. 
A- Sociolinguistics 
Sociolinguistics deals with the inter-relationships between language and society. It has strong connections to : 
a-Anthropology : Through the investigation of language and culture.
b-Sociology : Through the curicial role that language plays in the organization of social groups and institutions.
c-Social psychology : How attitudes and perceptions are expressed and how in – group and out -group behaviors are identified. 
B- Social Dialects 
Social dialects are varieties of language used by groups defined according to class, education, age, sex, and a number of other special parameters. 
Prestige : It exists because of the interaction between social values and language use. 
a- Overt Prestige : Generally recognized “ better “ or positively valued ways of speaking in social communities.
b- Covert Prestige : “ Hidden “ type of positive value is often attached to non-standard forms and expectations by certain sub-groups. ( e.g schoolboys ) 
B1- Social Class and Education 
People who go to college or university tend to have spoken language features which derive from a lot of time spent working with the written language. 
Social class; it seems that the higher the socio economic status, the more [r] sound is produced. In reading, the lower/ working class speakers tend to produce more [r] sounds. 
B2- Age and Gender 
Variation according to age is most noticeable across the grandparent-grandchild time span. 
Gender : Female speakers tend to use more prestigious forms than male speakers with the same gemeral social background. 
In same gender pairs having conversations : Women generally discuss their personal feelings more than men. / Men appear to prefer non-personal topics such as sport and news. 
Men tend to respond to an expression of feelings or problems by giving advice on solution / women mention personal experiences that match or connect with the other woman’s. 
Women co-operate and seek connection via language. / Men are more competitive and concerned with power via language. 
In mix-gender pairs having conversations the rate of men interrupting women is substantially greater than the reserve. 
C- Ethnic Background 
Black English Vernacular ( BEV ) is a widespread social dialect, of ten cutting across regional differences. When a group with in a society undergoes some form of social isolation, such as the discrimination or segregation experienced historically by African-Americans, than social dialect differences become more marked. 
The priorities of BEV : 
a- Frequent absence of the copula : They mine/ You crazy etc.
b- Double-negative constructions : He don’t know nothing etc. 
D- Idiolect 
It is used for personal dialect of each individual speaker of a language. Voice quality and physical state contribute to the identifying features in an individual’s speech. You are what you say. 
E- Style / Register / Jargon 
Style : There is a gradation of style of speech from the very formal to the very informal. Differences in style can also be found in written language. 
Variation according to use in specific situations is also studied in terms of register. ( Religious / legal / linguistics register etc … ) 
Jargon can be defined as technical vocabulary associated with a special activity or group. 
F- Diglossia 
To say the right thing to the right person at the right time is a monumental social accomplishment. The choise of appropriate linguistic forms is made a little more straightforward because of diolossia. There are two varities of language co-exist in a speech community. “ High “ variety, for formal or serious matters, “ Low “ variety, for conversational and other informal uses. 
G- Language & Culture 
Culture : Socially acquired knowledge. 
Different groups have different languages and they have different world views which are reflected in their languages. 
H- Linguistic Determinism 
Your language will give you a ready – made system of categorizing what you perceive, you will be led to perceive the world around you only in those categories. 
Linguistic determinism : Language determines the thought. You can only think in the categories which your language allows you to think in. 
I- Language Universal 
All languages have certain common properties, these are called  language universals.